27 Aralık itibariyle Türkiye Otomobil Girişiminin ilk yerli araç prototiplerini Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kamuoyuyla paylaştı. Araç tasarımı ile son derece göz doldurdu. Teknolojik olarak elektrikli üretilmesi de çağa ayak uydurma adına son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Hatırlarsanız ilk toplantılarda içten yanmalı motor planlanıyordu. Cumhuriyet tarihinde ikinci defa kendi aracımızı üretme sürecine giriyoruz. Sizlerle bu hafta DEVRİM adıyla yaklaşık 60 yıl önce üretilen ve filmi de yapılan milli aracın hikayesini paylaşmak istiyorum.
15 Mayıs 1961 tarihinde, Devlet Başkanı Cemal Gürsel, Otomobil Endüstrisi Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmasında, “Türkiye’de otomobil yapılamaz diyorlar. Bu tamamen kara bir düşüncenin mahsulüdür” dedi. Kongrenin sonrasında 22 mayıs 1961 tarihinde “çok gizli” damgasıyla Başbakanlık, Ulaştırma Bakanlığı’na bir yazı yazar. Bu yazıda: “Devlet Demiryollarımızın teknik imkanlarının müsait ve mükemmel olması nedeniyle milli ekonomide önemli bir yer işgal edecek olan otomobil imalatı sanayiinin kurulmasına liderlik etmesini uygun görmekteyim.” Zaman kısıtlıdır. Üretilecek olan aracın 29 ekim Cumhuriyet bayramı törenlerine yetiştirilmesi gerekmektedir. 23 Türk mühendisinin başında olduğu bir ekip, atölye olarak seçilen Eskişehir atölyesinde gece-gündüz çalışmaya başlayıp, sıfırdan, modeli tamamen kendilerine ait, %100 yerli malzeme kullanılarak ve tüm parçaları el işçiliğiyle üretilmiş bir otomobil oluşturulmaya koyulur. Bu arada tüm ülkede, üniversitelerden basınına, bir avuç sanayicisinden politikacısına, sesi duyulabilen herkes, ne otomobil ne de motor yapılabileceğine inanmamaktadır. Özel sohbetlerde, röportajlarda ve konferanslarda bu görüş vurgulanmaktadır.
Görüşlere aldırış etmeyen ekip atölyede ilk çalışmalara önce otomobilin ana hatlarını saptayarak başladı. 4-5 kişilik, toplam 1000-1100 kg ağırlığında, orta boy denilebilecek bir tip üzerinde karar verildi. Motor 4 zamanlı ve 4 silindirli olacak; 50-60 beygir gücü üretecekti. Alçıdan, modelin bire bir ölçekte kalıbı oluşturuldu. Bu kalıp üzerinde saçlar tek tek çekilerek ve çekiçle düzeltilerek karoseri hazırlandı. Bir yandan da uygun motor seçeneğinin tespitinden sonra 4 silindirli olan motorun gövde ve başlığı, Sivas Demiryolu Fabrikası’nda dökülüp, Ankara Demiryolu Fabrikasında işlendi. Piston, segman ve kolları Eskişehir’de yapıldı. Şanzımanlar, Ankara Fabrikası tarafından tümü yerli olarak yapıldı.
Araçlar 29 Ekim gece yarısı trenle Ankara’ya doğru yola çıkarılır. Depolarında trendeki güvenlik kuralları gereği hiç benzin bulunmamaktadır. Sıhiyye semtinde bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’nda manevra imkânı sağlamak için araçların depolarına yalnızca birkaç litre benzin konur. Asıl benzin alımı sabahleyin, meclise giderken yol üzerindeki benzin istasyonundan yapılacaktır. 29 Ekim sabahı, motosikletli kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskortun arasında yola çıkar. Ama eskorttakiler benzin alma işinden haberdar olmadığı için benzin istasyonuna uğramadığı için yola devam ederler. Durum ancak meclisin önüne gelindiğinde anlaşılır. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Devrim’in direksiyonuna geçer. Araba biraz gider ve durur. Bunun sonucunda Türkiye’de otomobil yapılamaz diyenlere gün doğmuş olur.
Basın öyle bir şekilde dalga geçer ki, Gürsel’in sırf olayın hiç önemli olmadığını vurgulamak için söylediği: “Biz batılı kafasıyla otomobili yapar, doğulu kafasıyla benzin koymayı unuturuz” cümlesi manşetlere taşınır ve Devrim arabasının 100 metre ilerleyip bozulduğu yazılır. Oysa ki Cemal Gürsel, bu arada benzini konmuş olan diğer Devrim arabasına binip Anıtkabir’e gitmiş, yolda kaldığı iddia edilen Devrim, aynı gün hipodromda yapılan geçit törenine katılmıştır. Ancak gazeteler bunları değil, harcanan onca paranın boşa gittiğini yazmaktadır. Bu olumsuz haberlerden sonra yerli otomobil üretimi tamamen gündemden kaldırılır.
Bugün bej renkli devrim arabası hâlâ çalışır durumdadır ve tık demeden 17.000 km yapmıştır. Hâlâ Eskişehir TÜLOMSAŞ bahçesinde, özel bir camekanda sergilenmektedir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
Yusuf ŞEHİTOĞLU tarafından yayımlandı
1981 yılı İnegöl doğumluyum. Bilgi Üniversitesi İşletme Yönetimi Yüksek Lisansımı (MBA) gerçekleştirdim. Yüksek Linsans Yönetim, finans, Pazarlama ve Satış, Strateji ve İş geliştirme alanlarını kapsamaktadır. Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. İlkokulu Gazipaşa ilk okulunda , sonrasında ise Turgutalp Anadolu Lisesinde okudum. Evli 2 çocuk babasıyım. İngilizce ve Almanca biliyorum.
Çocuk yaşlardan beri ticaretin içindeyim. Ailem 1948 yılında Yunanistan’dan önce İstanbul’a sonrasında ise maddi imkansızlıklardan ötürü İnegöl’e yerleşmiş , babam 60’lı yıllarda hayalindeki tavukçuluk işi ile ticaret hayatına atılmış. Sonrasında inşaat, ilaç, yem ve hayvancılık gibi alanlarda faaliyetlerini gösterirken benim de çalışmama gibi bir şansım olmadı. Simit, leblebi tozu, kırık yumurta satışı da ziyadesi ile yaptım Ayrıca İnşaatlarda kalıplardan çıkarılan çiviler tekrar toplanıp düzeltilip sağlam kalanları kullanılırdı. O iş de belirli bir ücret karşılığı benden sorulurdu
Sonrasında Üniversite dönemimde de çalıştım. Yaklaşık 3 yıl kadar AIESEC isminde bir derneğin Yönetim Kurulu üyeliğini yaptım . 200’e yakın ülkede faaliyetlerini sürdüren, mesai saatleriyle Uluslararası bir şirket gibi çalışan ve Hollanda Merkezinden şubelerine kadar herkesin öğrenci olduğu bir dernek. Ancak Türkiye ve Dünya’daki bir çok uluslararası ve ulusal şirketin partner olduğu bir dernek. Hem öğrencilerin yabancı ülkelerde iş tecrübesi kazanmasını sağlıyor hem de bulunduğu ülkedeki şehirlerde yer alan şubelerinde şirketlerle, derneklerle, Ticaret odalarıyla projeler gerçekleştiriyor. Bu sayede Bursa Sanayisindeki birçok kurum ve İstanbul’da birçok kurum ile işbirliğinde bulunma ve çalışma fırsatını yakaladım. BTSO, BUSİAD, TUSİAD, MÜSİAD, GESİAD, KALDER ve bunun gibi birçok kurum. Bu dönemlerde de ticari faaliyetlerim oldu.
AIESEC sonrasında Ekonomistler topluluğu ve ARI grubunda çalışmalarda bulundum. Aynı zamanda uluslararası ticaret alanında uzmanlığımı aldım. Akabinde bir dönemim Almanya’da hem eğitim hem de ticari çalışmalarla geçti. Sonrasında bir dönem Malta’da iş İngilizcesi uzmanlığım için bulundum ve sonrasında askere gittim.
2006 yılında askerlik dönüşünde çantamı aldım ve Çin’e mal getirmek için gittim. Döndüğümde Çin’den mal getirmeye başladım. Türkiye’deki birçok zincir markete, TV Satış kanallarına ve toptancılara ithalatını yaptığım ürünlerin satışını yapmaya başladım. Aynı zamanda uluslararası emtia piyasalarında da faaliyetlerim oldu. Demir, Şeker gibi…
Bugün inşaat , uluslararası ticaret , eğitim, danışmanlık ve takı alanlarında faaliyetlerimiz var.
İnşallah farklı sektörlerde de girişimlerimiz olacak.
İnşaat sektöründe konut ve işyeri projelerimizle yenilikçi, tüketici ihtiyaçlarına uyumlu ve ihtiyaçlarının farkındalığını sağlayan projeler gerçekleştiriyoruz. Uzun yıllara dayanan tecrübemiz ile müşterilerimize hizmet vermeye devam ediyoruz. Planlamamız ile birlikte inşaat hem inşaat alanında hem inşaat teknolojileri anlamında şehir dışında projeler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Eğitim ve danışmanlık alanların Learn ‘N Play markamızda çocuk gelişim merkezimizin faaliyetine başladık. Çocuk gelişim uzmanlarımızda iç sistemlerimizin oluşturduk. Önümüzdeki süreçte Franchise yoluyla zincirleştirmek istiyorum. Gelişim merkezimizde aynı zamanda yurtdışından ithal eğitici ve geliştirici oyuncak satışları yapılmaktadır. Aynı zamanda aile ve kişisel danışmanlık alanında faaliyetini sürdürmektedir. Bununla beraber Luzz Accessories markamızla yurtdışından getirdiğimiz takılarımızın satışını yapmaktayız. Bu alandaki çalışmamız daha çok online iş modeli olarak geliştirdiğimiz bir faaliyet alanımızdır.
İş hayatımız ile birlikte sivil toplum kuruluşlarındaki faaliyetlerim de devam etmektedir. Yaklaşık 18 senedir dernekçiliğin içerisindeyim. Bahsettiğim gibi AIESEC ile 19 yaşımda dernekçilik faaliyetim başladı. Aslında o biraz profesyönel çalışma alanıydı. Çünkü 19 yaşında ekibimizde 80-100 kişi çalışıyordu. Raporlama sistemlerinden bilançolarına, muhasebe proglamı Logo kullanımından projelendirmeye top yekün profesyonel bir çalışma alanıydı. AIESEC sonrasında ekonomistler topluluğu ve ARI grubunda dernekçilik faaliyetlerim sürdü. İnegöl’de dönüşümle birlikte Genç Müsiad’da 2 sene kadar görev yaptım. Sonrasında İnegöl Genç İşadamları Derneğinde 8 sene kadar faaliyetim oldu. 4 sene de Bursa Ticaret Sanayi Odası Genç Girişimciler Kurulu İcra Kurulunda görevim yaptım. 5 sene kadar da İnegöl Ticaret Sanayi Odası Meclis Üyeliğinde bulundum.
Tüm gönderileri Yusuf ŞEHİTOĞLU ile görüntüle